Adana
ADANA
Türkiye'nin güneyinde Akdeniz Bölgesinde yer alan ilidir. Adana ; Seyhan, Yüreğir , Çukurova , Sarıçam ve Karaisalı İlçelerinin birleşimi ile oluşur. Adana kent merkezi 5 ilçeden, Adana ili ise toplam 15 ilçeden oluşmaktadır.
Adana ilinin yüzölçümü 14.030 km2 ‘dir. Adana Türkiye'nin 5. büyük ilidir. Adana Türkiye de en yüksek sıcaklık ortalamasına sahip illerden birisidir.
NÜFUS
Nüfus 2.125.635 kişi
TARİH
İLKÇAĞ
Arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkan bilgilere göre, Çukurova Bölgesi’nde çok eski devirlerden beri yüksek kültürlü medeniyetlerin yaşadıkları bilinmektedir.
Çukurova’nın belirgin tarihi Kitvanza Krallığı ile başlamaktadır. Bu konuda Hitit Devleti’ne ait kitabelerden bilgi alınmıştır. Bu Krallık M.Ö. 1335 yıllarında Hititlerin himayesine girmiştir.
Hitit Devleti’nin M.Ö. yaklaşık 1191 – 1189 yılları arasında batıdan gelen akınlarla yıkılması ile birçok küçük krallıklar ortaya çıkmıştır. Sırasıyla Kue Krallığı, Asurlular, Kilikya Krallığı, İranlılar, Makedonyalılar, Selokidler, Çukurova Korsanları, Romalılar hakim olmuştur. Romalılar zamanında Çukurova ve Adana’nın geliştiği söylenebilir. Çünkü burada yapılan büyük köprüler, yollar ve sulama tesisleri ile başta Adana olmak üzere Çukurova oldukça gelişmiş ve önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Roma İmparatorluğunun yıkılışı ile birlikte İlk Çağ devri de kapanmıştır.
ORTAÇAĞ
Romalılardan sonra Orta Çağ’da Bizanslılar, Araplar, Selanikliler, Ermeniler, Mısır Türk Memlük Devleti, Ramazanoğulları buraya hakim olmuşlardır.
Ramazanoğulları Vakfiyesine göre bu dönemde; camiler, mescit ve medreselerle birlikte, yatılı ve yatısız yüksekokullar ve diğer kültür kurumları, sağlık ve sosyal hizmet veren kurumlar yapılmış, büyük imar atılımlarına girişilmiştir.
YENİÇAĞ
Yeni Çağ döneminin sonunda ve Yakın Çağ’da buraya Osmanlı İmparatorluğu hakim olmuştur. ( 1517–1918 )
19 y.y. Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak üzere her türlü siyasi mücadeleye giren İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’na başkaldıran Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’ya yardım etmişlerdir. Kısa bir dönem sonra ( 1840 ) buraları tekrar Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiştir. 1867 yılında İdari Teşkilat kurularak, Adana Vilayet haline getirilmiştir. 24 Aralık 1914’de Fransızlar antlaşma hükümlerine göre Adana’ya girmişlerdir. Daha sonra 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması ile 5 Ocak 1922’de Fransızlar Adana’yı terk etmek zorunda kalmışlardır.
YAKINÇAĞ
Adana İsminin Kaynağı
Adana'ya ait en eski yazılı kayıtlara ilk defa, Anadolu yarımadasının en köklü uygarlıklarından biri olan Hititlerin kaya kitabelerinde, rastlanmaktadır. Boğazköy metinleri olarak bilinen M.Ö. 1650 yıllara tarihlenen bir Hitit tabletinde, Adana havalisinden URU ADANIA yani ADANA BÖLGESI olarak bahsedilmektedir. Bu konuda sadece bu tablet dikkate alınacak olsa bile, ADANA ismi en az 3640 yıllık bir geçmişe sahiptir.
Eski çağlarda Seyhan Nehri kıyılarının bol miktarda söğüt ağacı ile kaplı olması ve bu ağacın Mezopotamya kavimlerince AND ağacı olarak tanınması da, yöre isminin oluşumunda etkili olduğu kanaatini yaratmaktadır.
Yine başka bir görüşe göre, ormanlık yörelerde yaşadığına inanılan Fırtına Tanrısı ADAD (Tesup) adının, ormanları bol Toroslar ile Seyhan nehri bölgesinin oluşturduğu Adana yöresine isim olarak verilmiş olduğuna inanılmaktadır.
ADAD Hititlerin, TESUP da Suriye ve Mezopotamya kavimlerinin Fırtına Tanrısıdır.
Bu guruplar birbirlerinden düşünce, isim ve yazı tarzlarını alıp verdikleri için, bu gelişimin olması kuvvetle muhtemeldir. Fırtına Tanrısı yağmuru, yağmurda bereketi getirdiği için bu bölgede çok sevilen, sayılan bir Tanrı olarak yaşamış ve ona izafeten bu bölgeye de URU ADANIA yani ADANIN bölgesi de denmiş olması mümkündür.
Hititlerin etkisinde kalan Fenikeliler de, Tarım ve Bitki Tanrısına ADONIS adını vermiştir. ADONIS "EFENDI" anlamına gelmektedir. Bu yöre ile sıkı ticaret yapan ve buradaki zengin orman ve ova ürünleri ile ticaretlerini geliştiren Fenikeliler'in, bu yöreye ADONIS'in yeri demeleri adet haline gelmiştir.
Sırası ile bu bölgeye gelen her kavim, devlet ve gelişen her uygarlık kendi kültür anlayışı ve değerleri içerisinde beldelere isim vermiş ve isimlerin anlamını açıklamıştır. Homer'in İlyadasın da bu bölgeye Adana denilmiştir.
Yine batıdan gelen kavimlerce, Adana'yı kendi ilahları Uranüs'ün kurduğu ve oğulları Adanos ve Sarosa anlatılır. Adana doğulu kavimlere göre Fırtına Tanrısı ADONIS'in yeridir.
Bütün bu inançlar çok tanrılı eski çağlara aittir. Orta Çağ’da özellikle M.S. 7. yüzyıldan itibaren İslam ordularının bu bölgeye gelişiyle, yeni anlayışlar içinde yeni tanımlar yapılmıştır. Arap tarihçilerinden Ibnül Adim, Adana isminin de eski peygamberlerden Yasef’in torunu EZENE'den geldiğini yazdığı "Halep Tarihi" isimli eserle, kanıtlamaya çalışmaktadır. Orta Doğu’nun peygamberler bölgesi olduğu ve pek çok eski peygamberin bugünkü Anadolu sınırları içinde yasamış olduğu hatırlanırsa, bu açıklamanın nasıl geliştiğini anlamakta kolay olur.
Daha ileriki yüzyıllarda Karçinli-Zade Süleyman Şükrü Bey'in "Seyahat'ül-Kübra" adlı kitabında ise Adana'nın eski isminin "BATANA" olduğu ve İslamlık devrinde "ADANA"YA çevrildiği savunulmaktadır. Hatta bunun "Fi ezeneil arz" ayetinden esinlenerek yapıldığını da açıklamalarına eklemektedir.
DANUNA isminin M.Ö. yaşayan kavimlerce bu bölge için kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Bulunan kayıtlarda da mevcuttur.
Hatta Danunalılar’ın yöre kurallarına ad ve paye verecek kadar kudretli oldukları da bilinmektedir. DANUNA adının asırlar boyunca değişerek zamanla BATANA ve daha sonra ADANA olması da çok kuvvetle muhtemeldir.
Yöreye gelen Türkler'in, yüksek Torosları aşıp güneye doğru sarkmaları sırasında yöreye "Çukurova" adını vermeleri de, doğanın insanlara verdiği ilhamın güzel bir örneğidir. Toroslardan sonra adeta düz bir görünüm içinde bir eğimle Akdeniz'e kadar inen bu bereketli topraklar Türkler için "ÇUKUROVA" olarak bilinmiştir. Günümüze kadar da böyle bilinmektedir.
Bölgenin tarihi adı olan Kilikya ve Silisya (Cilicia) da bu bölgede bulunan zengin Kilkin yani kireç ve yine çok bol olarak bulunan Silex yani çakmak taşı, madenlerinden dolayı verilmiştir. Bir başka ifade ile yöre, coğrafi özelliklere göre isimlendirilmiştir.
Hatta topraklarının bereketliliğinin verdiği ilhamla ADANA-EDENA (Cennet Yöresi) ve karlı dağlar bu ilhamı vermektedir.
Sümerlerden kalma "Gılgamış Destanı"ndan bu yana devamlı adı geçen, dikkat çeken yörenin adı da böylece sayısız kaynaklara, sayısız olaylara bağlanarak çok renkli bir gelişim takip etmiştir.
Osmanlılar idaresinde Adana birçok değişik yazılışlarla kayıtlara geçmiştir. Bunlardan birkaçı: Erdena, Edene, Ezene ve hatta Azana olarak eski olarak eski tarih defterlerinde, sicil kayıtlarında ve fermanlarda yer almıştır.
Gezici aşiretlerin zorunlu olarak 1865'den itibaren devlet zoru ile bölgeye yerleştirilmesi ve toprağa bağlanması sırasında Adana ismi ADANA olarak resmi kayıtlarda yer almış ve tescil edilmiştir.
ADANA’NIN İŞGALİ VE KURTULUŞ SAVAŞI
Büyük kayıplara sebep olan I. Dünya Savaşı, siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleri ile mücadeleye girişen Avrupa Devletleri arasında ve Avrupa'da çıkmıştır.
Kısa zamanda mücadele bütün kıtalara yayılmış ve Osmanlı İmparatorluğu da bu savaşın içine sürüklenmiştir. Sonunda imparatorluk çökmüş, topraklan parçalanmış, anayurt bile düşman istilası altında kalmıştır.
Beş cephede birden ve pek çok devlete karşı savaşmak zorunda bırakılan Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Antlaşması ile İmparatorluk topraklarının pek çoğunu düşmana bırakarak çekilmiştir. İşte bu dönemde Suriye cephesinde kalan Türk Birliği, o cephede Yıldırım Orduları Komutanı olarak bulunan Mustafa Kemal idaresinde Halep'e çekilerek, tamamen yok edilmekten kurtarılmıştır.
Zamanın sadrazamı İzzet Paşa tarafından, o sırada grup komutanı Liman Von Sanders'ten (Alman komutanı) elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmesi bildirilmiş ve bu devir-teslim işlerini gerçekleştirmek için, 31 Ekim 1918'de Mustafa Kemal Paşa Adana'ya gelmiştir.
Liman Von Sanders Paşa'nın "Yenildik. .. bizim için her şey bitti" sözüne karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa "Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor" karşılığını vermiştir.
İşte bu sözlerin özetlediği ve vurguladığı mücadele yılları 1922'ye, hatta politik anlaşmaların bitimine kadar yani 1923'e kadar sürmüştür.
Mustafa Kemal Paşa, 31 Ekim 1918'de geldiği Adana'da 11 gün kalmış, etrafın ve halkın durumunu inceleyerek bunu Genel Kurmay Başkanlığı'na bildirmiştir.
Bu telgraflarda sadece mevcut durum değil, ileriye dönük düşünce ve uyarılar da yer almıştır.
İskenderun'a asker çıkararak işgal teşebbüsünde bulunulursa İngilizlere ateş açılacağını zamanın hükümet ve başbakanına telgrafla bildiren Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda kendine bağlı kumandanlara da benzer bir emir vermiştir.
Tarihi açıdan bakılacak olursa, Adana'dan verilen bu ilk emir, Türk Kurtuluş Savaşı'nın ilk emridir.15 Mart 1923'te Adana'ya tekrar gelen Mustafa Kemal Paşa, bu durumu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde kanıtlamıştır: "Bende bu vekayin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana'da vücut bulmuştur."
Adana'dan İstanbul'a gönderilen telgrafların hiçbir olumlu etkisi olmadığı gibi, kısa bir süre sonra Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu Karargâhı lağvedilmiş ve Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a çağrılmıştır.
5 Ağustos 1920'de Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Bey (Çakmak) ve Milletvekilleri Pozantı'ya gelmiş ve orayı il haline getirerek, Pozantı Kongresini yapmışlardır. Daha büyük direnişe geçen Türkler, çok büyük kayıplar vermişlerdir. Buna rağmen Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye uğratmayı başarmışlardır. Sonuç olarak Fransa, TBMM hükümetini resmen tanıyarak barış yoluna gitmiştir.
Türk-Fransız Barış Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Ankara'da yapılmıştır.
Bu antlaşma gereğince 5 Ocak 1922'de Fransızlar Çukurova'dan tamamen (getirdikleri Ermenileri de beraberinde götürerek) çekilmişlerdir. Fransızlarla gidemeyen veya yerli olan Ermeniler de bölgeden kaçmışlardır. Bunlardan 120 bini tekrar Suriye'ye, 30 bini Kıbrıs veya İstanbul'a gitmişlerdir.
5 Ocak 1922 kurtuluşunu kutlama amacı ile Büyük Saat ile Ulu Camii arasına çok büyük bir bayrak çekilmiş ve daha sonra bu bayrak çekilmesi olayı ilin kurtuluş günlerinde tekrarlanmıştır. Bayrak Adana'nın simgesi haline gelmiştir.
Adana ve Çukurova halkı milli kuvvetlere katılarak, yurdun diğer cephelerinde de çarpışmış ve anavatanı düşmandan kurtarma mücadelesinde sonuna kadar yer almışlardır.
COĞRAFYA
COĞRAFİ DURUM
Türkiye'nin güneyinde yer alan Adana; doğuda Osmaniye, Kahramanmaraş, Gaziantep,batıda İçel, kuzeybatıda Niğde, güneydoğuda Hatay gibi illerle ve güneyde Akdeniz'e olan sınırları ile Akdeniz Bölgesinin Çukurova Bölgesinde bulunmaktadır. Tüm ova Adana Ovası olarak adlandırılır. Fakat güney bölümünde kalan parçaya Çukurova ve kuzey tarafta kalan bölüm ise Yukarıova veya Anavarza denir. Şehir, Seyhan Nehrinin iki yakasında 350-380 kuzey enlemi ve 340-360 doğu boylamında yer almaktadır.
DAĞLAR ve TEPELER
Şehrin kuzeybatısı,kuzeyi ve kuzeydoğusu Orta Toroslar adı verilen dağ sistemleri ile çevrilmiştir. Şehrin doğu sınırı Toroslar dağ sisteminin bir parçası olan Amanos Dağlarına uzanmaktadır. Doğudaki sınır Orta Toroslar'da üç farklı dağ dizisi olarak görülmektedir. Bunlar batıdan başlayan Bolkar Dağları, Aladağlar ve Tahtalı Dağlar'dır. Buna ek olarak,Orta Torosların kuzeydoğu uzantısını oluşturan Binboğa Dağları sınırın ötesine gider ve Kahramanmaraş'a uzanır. Önceki ismi Bulgar Dağları olan Bolkar Dağları, doğuda uzun bir kanal gibidir ve yerbilimcilerinin Taşeli Platosunun içinde Ecemiş Koridoru olarak adlandırdıkları derin kanyonla sınırlıdır. Batıda küçük tepecik olarak başlayan Bolkar Dağları kuzeydoğuya gittikçe yüksek belirgin sıradağ halini alır.
Yükselti, kütlenin batısında 2.500 m'yi geçmediği halde (en yüksek tepeler 2.474 m ile Yüğlük Tepesi ve 2.418 m ile Kümbet Tepe), orta kesimlerde birden 3.000 m’yi aşar. (Aydos Dağı 3.480 m) Kuzeydoğuya gidildikçe, 3500 m’yi aşan dağların, en yüksek tepesi olan Medetsiz Tepesi de (3.524 m) bu kesimdedir. Dağların üzerindeki diğer önemli doruklar; Gavur Dağı (3.337 m), Yıldız Tepe (3.314 m), Meydan Dağı (3.132 m) ve Hacı Halil Dağı'dır (3.107 m)
Bolkar Dağları
Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan Bolkar Dağları'nın uzunluğu yaklaşık 150 km, genişliği ise yer yer 40-50 km’yi bulur ve Ereğli ovası ile Akdeniz kıyıları arasında aşılması güç bir duvar gibi yükselir. Akdeniz kıyıları ile İç Anadolu arasında da ulaşımı engelleyici bir set oluşturan Bolkar Dağları'nın, doğudan aşıldığı düzenli bir karayolu yoktur. Başlıca karayolları kütlenin kuzeyinden ve güneyinden geçer. Bunlardan doğuda olanı, kara ve demiryolunun bir ölçüde birbirini izlediği Ecemiş Koridoru, bir de Antik Çağ'daki adı 'Pylae Ciliciae' olan Gülek Boğazı'dır.
Aladağlar
İldeki dağların en yüksek tepelerinin bulunduğu Aladağlar, kuzeydoğu yönünde yaklaşık 100 km. uzanır. Genişliği ise 40 km kadardır. Batıda Çakıt Suyu Vadisi ile Pozantı ve Kırkpınar Dağları'ndan, Ecemiş Koridoru ile de Bolkar Dağları'ndan ayrılır. Aladağlar, Zamantı Suyu, Eğlence Deresi, Çakıt Suyu ve bunların kolları ile parçalanmıştır. Dağların yamaçlarında gür kaynaklara rastlanır. Batı yamaçları doğu yamaçlarına göre daha diktir. Kuzeye bakan yamaçlarda buzul aşındırmasının izlerine rastlanır. 3.200 m yükseklikte görülen bu izler, boyları 1 km’yi geçmeyen küçük buzullar halindedir. Genellikle vadileri izleyen bu buzullar, yer yer de küçük çaplı buzul gölleri oluşturur. Bu göller Yedi Göller adıyla anılır. Yoğun ormanlar ve çeşitli bitki katlarıyla Aladağların görkemli bir görüntüsü vardır. Bol sulu akarsuları ve yemyeşil otlar ve ormanlarıyla özellikle yazın, Akdeniz'in bunaltıcı sıcağından uzak, yaylalar kuşağı gibidir. Bu dağlar üzerinde yer alan Pozantı, Çamalan, Tekir, Bürücek yaylaları bir plato özelliği gösterirler. Aladağlar üzerindeki başlıca yükseklikler, Demirkazık Tepesi (3.756 m) Torosan Dağı ve Kaldı Dağı (3.374 m), Kol Tepesi (3.588 m) ve Karanfil Dağı (3.059 m) dır. Bunlardan Demirkazık Tepesi, Toros Dağları'nın da doruğudur.
Tahtalı Dağları
Seyhan Irmağı ile Zamantı (Sanvantı) ve Göksu kolları arasında uzanan dağların tümüne denir. Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan bu dağların üzerinde, Koç Dağı, Soğanlı Dağı, Bey dağı, Alaylı Dağı, Bakır Dağı gibi doruklar sıralanır. Tahtalı Dağları Seyhan ve Ceyhan vadileri arasında uzanan Binboğa Dağları'yla birlikte eskiden antitoros denilen dağların bir koludur. Dağlar güneye doğru vadilerle parçalanmış ve geçilmez bir görünüş almıştır. Kuzeydoğuda hemen hemen çıplak olan bu dağlar, güneye doğru daha ormanlık bir bitki örtüsüyle kaplıdır. Orta Toros Sistemi içindeki dağlar üzerinde Gülek Boğazı'ndan başka, Kozan'ın Akçalıuşağı Köyü’nden sonraki Elmedere Geçidi bulunmaktadır.
OVALAR
Bütünüyle Adana Ovası adı verilen havzanın güneyde kalan bölümüne Çukurova, kuzeyde kalan bölümüne ise yukarı ova Anavarza denir. İki ovayı Misis Dağları ayırır. Tepe özelliği gösteren bu dağların en yüksek noktası olan Cebelinur Dağı'nın yüksekliği 770 m’dir. Çukurova Türkiye'nin en geniş delta ovasıdır. Seyhan ve Ceyhan nehirleri ile Berdan (Tarsus) Çayı'nın getirdiği alüvyonlardan oluşmuştur ve karışık yapılıdır. Sınırları coğrafyacılar arasında tartışma konusudur. Bazılarına göre Yukarıova ile birlikte, güneydeki ovanın ikisine birden Çukurova denir. Yörede oturanlar da Çukurova adını bu geniş anlamıyla kullanırlar. Orta Toros eteklerinden Akdeniz'e kadar uzanan ovanın bütününü Adana Ovası adıyla anmak ve daha çok sayıda ova birimlerine ayırmak mümkündür. Yüreğir, Misis, Ceyhan, Haruniye, Osmaniye ve Yumurtalık ovaları gibi. Bu ovaların en büyüğü 205.000 hektar genişliğindeki Ceyhan Ovası, diğeri ise 125.000 hektarlık Yüreğir Ovası'dır. Ceyhan Ovası'nın denizden yüksekliği 20-50 m, Yüreğir Ovası'nın ise 0-50 m arasında değişmektedir. Adana ovası, il topraklarının %27'sini kaplamaktadır.
NEHİRLER, BARAJLAR VE GÖLLER
Akdeniz Bölgesinin en büyük ırmakları olan Seyhan ve Ceyhan, Adana toprakları içinden akar. Düzensiz rejime sahip olan Seyhan Nehri; Toros Dağları’ndan Zamantı adıyla çıkar, çeşitli kollardan sonra Göksu ile birleşerek Seyhan adını alır ve batıda İçel sınırında Deli Burnu'nda denize dökülür. Seyhan Nehri’nin uzunluğu 560 km’dir.
Ceyhan Nehri (509 km) Adana ve Akdeniz Bölgesi'nin ikinci büyük ırmağıdır. Elbistan'ın kuzeyindeki dağlardan doğar. Hurma suyu, Söğütlü Deresi, Göksu Çayı ile birleşerek Ceyhan Irmağı yaklaşık 2.500 yıl öncesine kadar, Seyhan gibi Karataş'ın batısında denize ulaşırken, sonradan Bebeli Boğazını yararak doğuya dönmüş ve İskenderun Körfezine dökülmeye başlamıştır. 1935 yılında meydana gelen taşma sonucunda güneye yönelmiştir. O tarihten beri Hurma Boğazında denize dökülmektedir. Ceyhan Nehri’nin uzunluğu ise 509 km’dir.
İl’de bulunan Seyhan Barajı ve gölü, Kozan Barajı ve gölü, Nergizlik Barajı ve gölü, Çatalan Barajı ve gölü ülke genelinde de önemli barajlar arasındadır. Güneyde kıyıda denize açılan Ağyatan, Akyayan, Akyatan ve Tuzla Gölü gibi birkaç kıyı gölü ile birlikte, Aladağlar üzerinde Yedigöller adı verilen küçük buzul göllerle, Karaisalı ilçesi yakınlarındaki Barak Köyü sınırları içinde alabalığıyla ünlü Karstik Dipsiz Göl bulunmaktadır.
İKLİM
Adana, Akdeniz iklim özelliklerini taşır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Bölgede meydana gelen yağışlar, genellikle yamaç yağışları ve gezici hava kütlelerinin karşılaşması ile oluşur. Ortalama yağış miktarı 625 mm’dir. Yılın ortalama 74 günü yağışlı geçer. Yağışlar %51 kışın, %26 ilkbaharda, %18 sonbaharda, %5 yazın düşer. Yazın havanın nemle yüklü olmasına karşılık, bazı yıllarda hiç yağış düşmediği görülür. Yazın bir alçak basınç merkezi olan Çukurova'ya denizden ve Toroslardan hava akımı olur. Böylece dinamik nedenli bir yüksek basınç merkezi oluşur. Bir taraftan denizden gelen nemli hava, diğer taraftan barajlar ve ovanın sulanması nedeniyle nem artar. İklimin ve enlemin etkisiyle ısınan hava, birikim nedeniyle ağırlaştığı için, yükselemez ve doyma noktasına ulaşamaz. Böylece yazın nem yüklü sıcak bir hava görülür. Ortalama nem % 66 olmakla beraber, yazın % 90'ın üzerine çıkar. 37 yıllık ortalama sıcaklık 18.7 C'dir. En soğuk ay Ocak, en sıcak ay Ağustos'tur. Ocak ayı ortalaması 9 C, Ağustos ayı ortalaması 28 C'dir. Ovanın sıcak olmasına karşılık, ilin topraklarında yükselti ve yüzey şekillerine göre iklim şartları çok değişir. Yağışlarda da değişme görülür. Dağlık kesimde yağışlar doğal olarak fazladır(Feke'de 930.5 mm. Saimbeyli'de 805 mm.) Ovada ender olarak görülen kar, dağlarda erken başlar ve bazen aylarca kalır. Adana'da yılın 195.6 günü yaz günüdür. Bu günlerin 134.4'ü tropik gün olarak belirlenmiştir.
BİTKİ ÖRTÜSÜ
Adana çevresindeki bitki örtüsü, Akdeniz iklim özelliklerini taşır. 700-800 m'ye kadar bodur ağaçlardan oluşan makiler görülür. Ancak, özellikle yerleşim ve tarım alanlarının yer aldığı alçak düzlüklerde, doğal bitki örtüsü insan eliyle büyük tahribe uğramış, çoğu yerde bütünüyle ortadan kaldırılmıştır. Daha önceleri bu yerlerin doğal bitki örtüsünü, dayanıklı kızılçam ve bazı meşe ormanları oluştururken, bütün Akdeniz bölgesinde geniş yayılma gösteren maki topluluğu, ormanların yok edilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Ormanların ortadan kaldırılmadıkları yerlerde, hemen kıyı gerisinde başlayan ve 800 m'ye çıkan maki toplulukları içinde rastlanan küçük kızılçam orman kalıntıları, bu durumun kanıtıdır.
800 m'den başlayan ormanlar, daha alçak düzeylerde yayvan yapraklı ağaçlardan (çoğunlukla meşe), daha yükseklerde ise iğne yapraklı ağaçlardan (sedir) oluşur. Yaz mevsiminin kuraklığı ve uzunluğu bitki örtüsündeki çeşitliliği azaltır. 2.800 m'den sonra yavaş yavaş seyrelen sedir toplulukları, yerlerini Alp, Alp altı ve Alp tipi çayırlara bırakır. Alp tipi çayırlar sayısız çiçekleriyle bir halı görünümündedir.
MADENLER
Jeolojik konumu nedeni ile Adana, çok çeşitli ve önemli yeraltı kaynaklarına sahiptir. Başta demir olmak üzere, krom, kurşun, çinko, altın, gümüş, boksit, manganez, barit, fosfat, kuvars kumu ve kuvarsit, alçı taşı, tuz, çimento hammaddeleri, yapı taşları, petrol, kömür, asbest, manyezit vb. gibi pek çok madensel kaynak yörenin doğal kaynakları arasındadır.
Adana'da gezilecek yerler tarihi ve turistik noktalar olarak bulunuyor. Yerli ve yabancı turistleri kendine çeken başka bir detay ise, Adana'nın meşhur yemekleridir. Adana kebap ve ciğer yemeye giden çoğu kişi gezi yerlerini de ziyaret etmeden dönmüyor. Adana'nın tarihi yerleri geçmişten günümüze de ışık tutan yapılar niteliğindedir. Adana Sarıçam, Karataş, Seyhan gezilecek yerler bakımından zengin olan yerlerdir.
ADANA'DA GEZİLECEK YERLER
Adana'da gezilecek yerleri bölge olarak ele aldık ve bu bölgelerde bulunduğunuzda gezebileceğiniz yerleri derledik. Ayrıca diğer ilçelerde de gezilecek çok güzel adresler bulunuyor. Adana'da gezilecek yerlerin içinde en çok ünlenen ve Adana manzaralarında görünen taş köprüyü mutlaka görmeli ve Adana kebabını da tatmadan dönmeyin.
ADANA SARIÇAM GEZİLECEK YERLER
Sarıçam Adana'nın merkez ilçelerinden biri. Adana il merkezine ise 25 km uzaklıkta bulunuyor. Burası adını Sarıçam Ormanlarından almıştır. Sarıçam çok gelişmiş bir ilçe değildir. Gezilecek yerleri de çok fazla yok. Ancak Adana havasını sonuna kadar hissedebileceğiniz güzide bir yer.
İlçede Çatalan Baraj Gölü'nü ziyaret edebilirdiniz. Güzel bir havası var ve tabiatı da güzel.
ADANA KARATAŞ GEZİLECEK YERLER
Tarihte büyük imparatorluklara ev sahipliği yapmış bir yer Adana. Bu nedenle de Adana'da tarihi gezilecek yerler çok. Bu yerlerin bulunduğu ilçelerden biri de Karataş. Yaz geldiğinde Adana'nın öne çıkan en güzel yeri. Deniz kenarında yer aldığı için, Karataş gezilecek yerleri arasında ilk sırada Karataş Plajı yer alıyor.
1957 yılında ilçe olmuş Karataş, Adana merkeze de 50 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Tarihinin de MÖ 1000'li yıllara dayandığı söyleniyor. Bu dönemlerde antik kent olarak kullanılmıştır.
İlçe günümüzde önemli bir liman kenti. Bu yüzden de sanat ve kültür açısından oldukça gelişmiş. Doğal güzellikleri de bir hayli fazla burada. Kamp yapmak isteyen kişiler için de güzel kamp alanları bulunuyor.
Magarsus Ören Yeri
Karataş ilçesinde yer alan Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait yazıtlar ve sikkelerde kentin ismi Mallos olarak geçiyor. Büyük İskender'in de bu tapınağa gelerek kurban adadığı da söyleniyor. Magarus Ören yeri içerisinde limana bakan bir tiyatro bulunuyor. Adana'nın tarihi yerleri böyle karşımıza çıkıyor.
Akyatan Gölü
Diğer bir ismi ile Ağyatan Gölü- Lagünü olarak biliniyor. Akyatan Kuş Cenneti size bir sürü doğal güzellik sunuyor. Ortalama 3100 hektarlık bir alana sahip. Bazı göçmen kuşların rotalarında bulunan bu yer onların dinlenme yeri.
Tuzla Gölü
Karataş gezilecek yerler içerisinde güzel bir rota da Tuzla Gölü. Çeşitli kuşlar ve balık türleri bulunuyor burada. Balık zenginliği bakımından da en bereketli yer burası.
Hanlar
Osmanlı zamanından kalan iki tane han bulunuyor Karataş'ta. Bunlardan biri 1782 yılında yaptırılan Menzil Han, diğeri ise 1608 yılında yapılan Osmanlı han. Adana'da Karataş'ta gezilecek tarihi yerleri çerisinde bulunuyor.
ADANA SEYHAN GEZİLECEK YERLER
Adana'nın merkez ilçesi Seyhan. Seyhan Nehri'nin iki tarafına yayılan Adana kentinin batı yakasında Seyhan, doğu yakasında ise Yüreğir bulunuyor. İki kenti ise birbirine bağlayan tarihi Taşköprü bulunuyor. 320 metre uzunluğundaki Taşköprü Seyhan gezilecek yerler içerisinde tarihi bir nokta olarak duruyor. Herkesin mutlaka görmesi gereken bu tarihi köprü, Adana'nın da günümüzdeki simgesi konumunda.
Şehrin ilk kurulduğu bölge Seyhan. 1950 yılından itibaren şehrin hızla sanayileşmesi, hızlı nüfus artışını da beraberinde getirmiş. İlk çağlara kadar uzanan bir tarihi olduğu biliniyor Adana'nın. Bu tarihte Seyhan Nehri kıyısında bir yerleşim yeri olduğu da biliniyor. Hititlerin Kaya Kitabelerinde de Adana'dan bahsedildiği söyleniyor.
Taşköprü
Adana'nın günümüzdeki sembolü Taşköprü. Bir Adana fotoğrafı gördüğümüzde mutlaka aynı karede Taşköprü'ye de rastlıyoruz. Tarihi Roma dönemine kadar uzanıyor. 21 gözlü olan köprünün kıyı şeritlerindeki gözler doldurulmuş. Eski haline göre biraz daha kısalmıştır.
Merkez Sabancı Cami
1998 yılında yapılan ve hizmete açılan Sabancı Camii mimarisi ile göz dolduran bir eser. 52.600 metrekare bir alan yapılmış olan cami, günümüzde en çok ziyaret edilen yerlerden biri. Mülkiyeti Adana Diyanet İşleri Vakfı'na ait ve kullanıp hakkı Adana İl Müftülüğü' ne devredilmiş.
Merkez Park
Adana'nın yaz sıcağında halkın nefes almak için ağaçların altında vakit geçirdiği, en güzel yerlerden biri burası. Sabancı Merkez Camii le beraber Seyhan Nehri'nin kıyısında bulunmaktadır.
Seyhan Barajı ve Gölü
Akdeniz'e dökülen en büyük akarsuyumuz olan Seyhan nehri, Adana'ya uzun yıllardır büyük katkılar sağlıyor. Turistik açıdan büyük gelir kaynağı olan Seyhan Nehri ve barajı oluşabilecek taşkınları önlemek için bir baraj ile çevrilmiş. Günümüzde de baraj ve üzerindeki Taşköprü herkesin ilgisini çeken gezi yerleri.
Çoban Dede Parkı
Çoban Dede parkı içerisinde bir türbe bulunuyor. Rivayete göre, buraya park yapılması için gidildiğinde iş makineleri çalışmamış ve bir süre sonra bir mezar bulunmuş. Zamanında yaşayan Çoban Dedeye ait olduğu söylenen bu mezar, daha sonra türbeye dönüştürülmüş. Günümüzde de burası Adana halkının yeşil ile iç içe zaman geçirdiği güzel bir gezi noktası.
Büyük Saat Kulesi
Seyhan'da Ali Münif Yeğenağa caddesinde yer alan tarihi saat kulesi, Adana'nın sembollerinden biri. Aynı zamanda da herkesin buluşma noktası burası. Türkiye'nin en büyük saat kulesi odluğu söyleniyor burasının. 32 metre uzunluğunda ve Osmanlı döneminden kalan bir tarihi eser niteliğindedir.
Bebekli Kilise
Saint Paul Kilisesi diğer bir adı ile de Aziz Pavlus Kilisesi Seyhan'da bulunuyor. Tepebağ ilçesinde bulunan kilise, 1880'li yıllarda yapılmış. Bir İtalyan Katolik kilisesi. 2,5 metre boyunda bir de Meryem Ana heykeli bulunuyor.
Ramazannoğulları Camii
Adana Ulu Cami olarak da biliniyor bu güzide eser. 16. yüzyıldan kalan tarihi bir eser. Günümüzde hala burada ibadet ediliyor. 1988 yılında Sabancı Camii yapılana kadar, Adana'nın en büyük Camisi bu Ulu Cami'ydi. 1509 yılında Ramazanoğlu Halil Bey tarafından yapılmış bu cami. 1541 yılında ise oğlu Piri Mehmet Paşa yapımını tamamlamıştır.
Adana Kalesi
Adana'da gezilecek yerler içerisinde Seyhan'da bulunan bu kale de yer alıyor. Çok güzel bir manzarası bulunan kalenin ilk çağlarda yapıldığı söyleniyor. Bir kayalık üzerine yapılan kale şehrin manzarasını ayaklar altına seriyor. Gezilecek en güzel tarihi noktalardan biridir.
Adana Sinema Müzesi
Fotoğraf, kitabı afiş ve diğer malzemelerle Türk sinema tarihine ışık tutan bir yer burası. Açılışı da büyük ilgi ile oldu. Yönetmen, oyuncu, senarist ya da kameramanların afişlerde gösterildiği isimlerin en az bir tanesi Adanalı. Yani burası sinema tarihine yön verenlerin yeri diyebiliriz. Bu müze de gezilmesi gereken güzel bir yer.
ADANA'DA GEZİLECEK DİĞER YERLER
Anavarza Kalesi ve Antik Kenti
Kozan ilçesinden 222 kilometre uzaklıkta bulunan bu yer MÖ 9. asırda Asurlar tarafından yapılmış. Kozan ilçesinde Dilekkaya köyü yakınlarında bulunuyor bu antik yer. Roma ve Bizans dönemlilerinde de kullanılmıştır. 4 kez yıkılan kale Bizans İmparatoru Justinianus tarafından onarılarak sınır kalesi olarak kullanılmıştır. Ramazanoğluları döneminde ilk kez Türklerin eline geçmiş bu kale. 14. yüzyıldan sonra ise hiç kullanılmamıştır. Anavarza Antik Kenti'ne giriş ücretsiz olarak girebilir ve bu antik mekânı gezebilirsiniz.
Misis Antik Kenti ve Mozaik Müzesi
Misis Mozaik Müzesi Yüreğir'de bulunuyor. 1959 yılında ziyarete açılmış. Misis Antik Kenti'nden kalan buluntular burada sergileniyor. 4. yüzyıl sonlarına ait olduğu düşünülen bazilika tipinde bir tapınağın zemin mozaikleri de burada sergileniyor. Bu mozaikler 1959 yılında çıkartılmış. Müze de mozaikleri korumak için kurulmuştur.
Yılankale
Yılan Kale Adana'ya 30 kilometre mesafede bulunuyor. 11. yüzyılda yapılan bir Haçlı kalesi. Bizanslıların yaptığı düşünülüyor. Ceyhan Ovası'na hâkim konumda bulunan kalenin manzarası da muazzam. Yöredeki halk buraya Şahmeran Kalesi diyor. 8 yuvarlak burcu bulunan kale nizamiye kapısı ve kilise, su sarnıcı bulunuyor.
Şar Antik Kenti
Adana'da gezilecek tarihi yerler içerisinde bulunan Kilikya komanası olarak söylenen Hititlerin Pontus Komanası olarak bilinen, ilk dini merkezlerinden sonraki 2. komana olarak kabul edilen yerdir. Hitit krallarının ayine katıldığı yer de burasıymış. Antik kent Tufanbeyli ilçesinin Kayseri sınırına yakın yerinde bulunuyor. Özellikle Roma dönemine ait eserler günümüzde ayakta kalmayı başarmış burada. Amfi tiyatro, Bizans kilisesi, 6 metre yüksekliğinde ve 3 metre genişliğindeki anıtsal kapısı olan Alakapı en önemlileridir. Roma senatörüne ait mezar bulunan Kırık Kilise de dikkat çeken yerlerden biridir. Şar Antik Kenti'ne giriş ücretsiz. Ücret ödemeden girerek burayı gezebilirsiniz.
Adana Etnografya Müzesi
Kuru köprü mevkiinde bulunan bu tarihi yer 1845 yılında inşa edilmiş. Sonra terk edilmiş bu kilise. Uzun bir dönemde Fransız askeri hastanesi olarak kullanılmıştır. 1924 yılından sonra ise müze olarak kullanılmaya karar verilmiştir. Kilise restore edilmiş günümüzde restore hal ile bulunuyor. 1983 yılında ise etnografya müzesi haline getirilmiştir. Bu müzeye de giriş ücretsiz. Bu müzede Yörüklere ait kültürel öğeleri inceleyebilirsiniz.
ADANA'YA NASIL GİDİLİR?
Adana'ya kara yolu ile ulaşım sağlayabileceğiniz gibi hava yolu ile de ulaşım yapabilirsiniz. Eğer kendi özel aracınızla gitmeyi düşünüyorsanız belli başlı şehirlerden ulaşım süreleri şöyle;
İstanbul'dan Adana'ya 11,5 saatte gidebilirsiniz. İki il arası mesafe 935 kilometre. Ankara'dan Adana'ya 6 saatte ulaşabilirsiniz. 480 kilometre uzaklık bulunuyor. Mersin'den Adana'ya ulaşmak için ise 1 saat yeterli oluyor. İki il arası mesafe 70 kilometre. Hatay'dan Adana'ya yol 2,5 saat sürüyor. 185 kilometre mesafe bulunuyor. Antep'ten Adana'ya ise 225 kilometre uzaklık bulunuyor ve 2,5 saatte ulaşmak mümkün.
Adana Şakirpaşa Havalimanı'ndan da ulaşım sağlayabilirsiniz. Buradan şehir merkezine giden otobüsler bulunuyor. Taksi ile gitmek isterseniz ortalama ödeyeceğiniz ücret 30 lira. Havalimanı ile merkez arasında 13 dakikalık bir yol bulunuyor. Çok yakın olması avantaj sağlıyor.
ADANA’DA NE YENİR?
Adana'nın meşhur yemekleri dünyaya ün salmış durumda. Herkesin sabah kahvaltısından akşam yemeğine kadar sofraya gelenleri afiyetle yediği bu şehirde, çok zengin bir mutfak bilgisi bulunuyor. Örnek olacak bir mutfağa sahip olan Afyon mutfağında her şey bulunmaktadır. Ciğer, kebap, şırdan ve daha fazlası Adana gezisinde mutlaka tatmanız gereken, bizim kültürümüzün içerisinde yer alan ancak çok az tanıdığımız lezzetlerdir. Adana yemekleri daha çok et olarak biniyor. Burada öyle güzel etli yemekler pişiyor ki herkes sadece Türkiye değil, dünyadan buraya kebap, ciğer, lahmacun yemeye geliyorlar. Adana kebabı ile meşhur bir ilimizdir. Sabahları da ciğer ile kahvaltı yapılmasıyla ünlüdür. Bütün gün kebap, tava, kavurma yedikten sonra da, akşam bir şırdan ile gün sona eriyor.